Sanayiye ihracat desteği

TÜFE verisi beklentilerin biraz altında kalarak sınırlı bir iyimserlik yarattı ama kur geçişkenliği ve hizmet enflasyonu baskı yaratmaya devam ediyor. Sanayi üretimi tarafında toparlanma sinyalleri var fakat bu hareket genele yayılmış değil. Reel kur verileri TL’nin değer kaybının sürdüğünü gösterirken, BofA gibi kurumlar faiz indirimi sürecine dair belirsizliklerin riskleri artırdığını vurguluyor. Öte yandan Fed cephesi bekle-gör politikasını korurken, Trump’ın tarifeleri küresel fiyatlamalarda önemli bir kırılganlık başlığı haline geliyor.

Okuma süresi: 9 dakika 4 saniye.

Makroekonomi-Jeopolitik-Yurtdışı

1️⃣ Nisan ayı enflasyon verileri, beklentilerin hafif altında gerçekleşerek dezenflasyon sürecine dair sınırlı da olsa bir iyimserlik yarattı. TÜFE aylık %3,0, yıllık ise %37,9 olarak açıklandı. Böylece yıllık enflasyon mart ayındaki %38,1 seviyesinden 0,2 puan gerileyerek düşüşünü sürdürdü. Ancak aylık enflasyon eğilimi, elektrik fiyatlarındaki sert artış ve kur geçişkenliğinin etkisiyle yukarı yönlü baskı altında kaldı. Aylık bazda enflasyona en yüksek katkı konut segmentinden ve enerji fiyatlarından geldi. Elektrik tarifesine yapılan zam, TÜFE’ye 0,37 puanlık katkı verirken, enerji grubu toplamda %4,3 arttı. Nisan ayında gıda fiyatlarındaki Ramazan kaynaklı baskının azalması, aylık enflasyonu sınırlayıcı bir unsur oldu. Hizmet grubunda ise mart ayında gözlenen ana eğilimdeki yavaşlama nisan ayında kesintiye uğradı. Hizmet fiyatları %3 artarken, kira enflasyonundaki hızlanma dikkat çekti. Kira grubunda aylık artış %4,9’a yükselirken, yıllık bazda hala %89,2 seviyesinde. Özellikle havayolu taşımacılığında %42’yi bulan fiyat artışı dikkat çekici. Havayolu yolcu ve karayolu yolcu taşımacılığı etkisine beraber bakarsak iki kalem toplamda aylık TÜFE’ye 0,14 puan katkı yaptı.

2️⃣ Mart ayında sanayi üretimi güçlü bir toparlanma sinyali verdi ama bu toparlanma genele yayılmadı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endeks aylık bazda %3,4 artarken, takvim etkisiyle yıllık bazda %2,7 daraldı. Burada geçen seneye kıyasla çalışma günü sayısının azalmasının belirleyici olduğunu belirtelim. İlk çeyreğe baktığımızda ise sanayi üretimi geçen yılın aynı dönemine göre %2,2 daralsa da bir önceki çeyreğe göre %1,8 artış kaydetti. Bu pozitif görünümde, Ekim 2024’teki düşük baz etkisi rol oynuyor. Aylık artışın dinamiklerine indiğimizde savunma ve havacılık ürünlerinin de dahil olduğu diğer ulaşım araçları sektörü öne çıkıyor. Bu kalem, ihracatın katkısıyla sanayi üretimine 2,3 puanlık artış sağladı ama bu kalemdeki üretim yüksek oynaklık taşıyor. Cam, seramik ve çimento gibi alt sektörleri kapsayan metalik olmayan mineral ürünler de mart ayında güçlü seyretti. Özellikle çimento ve beton kalemlerinde ciddi artışlar var. Motorlu kara taşıtlarında da dış talep etkisiyle üretim arttı. Giyim ve gıda üretimi büyümeye sınırlı katkı verirken, tekstil tarafı martta da daraldı ve endekse negatif katkı yaptı.

3️⃣ Reel efektif döviz kuru (REK) endeksinde nisan ayında da aşağı yönlü hareket devam etti. TÜFE bazlı REK bir önceki aya göre 1,55 puan azalarak 72,12 seviyesine geriledi. ÜFE bazlı endeks de 2,34 puanlık düşüşle 93,22’ye indi. Her iki endeks de TL’nin ticaret yapılan ülkelerin para birimleri karşısında reel olarak değer kaybettiğine işaret ediyor. Bu düşüşün temel nedeni, Türkiye’deki yüksek enflasyona rağmen kurdaki artışın daha hızlı gerçekleşmiş olması. Nisanda dolar ortalama %2,84, euro ise %6,96 oranında değer kazanırken, TÜFE %3 artış gösterdi. Kısacası fiyatlar artarken, kur ondan daha hızlı yükseldi. Bu da TL’nin dış alım gücünü reel anlamda daha da zayıflattı. Reel efektif döviz kuru, TL’nin dış ticarette önemli paya sahip 36 ülkenin para birimlerine karşı hem kur farkı hem de enflasyon farkı dikkate alınarak hesaplanan reel değerini gösteriyor.Nisan ayında yaşanan düşüş aynı zamanda kur geçişkenliğinin devam ettiğini gösteriyor. Önümüzdeki aylarda REK’in seyri, sadece kur politikası için değil, enflasyonun yönü, ihracat performansı ve para politikasının sıkılığı açısından da belirleyici olacak.

4️⃣ Bank of America (BofA), TCMB’nin faiz indirimi sürecine ne zaman başlayacağına dair belirsizliğin, ekonomide ‘sert iniş’ riski taşıdığını vurguladı. BofA, mevcut politika duruşunun Türkiye’nin yeni ekonomi programı çerçevesinde bugüne kadar görülen en sıkı noktada olduğunu belirtiyor. BofA, daha önce haziranda beklediği ilk faiz indirimini temmuz ayına erteledi. Buna paralel olarak yıl sonu politika faizi tahminini %36’dan %38’e çıkardı. Ancak, enflasyonun yukarı yönlü sürpriz yapması veya iç talebin yüksek kalması durumunda ilk indirimin eylüle kalabileceği ve bu senaryoda ekonomide resesyon görülebileceği öngörülüyor. Raporda, mart ayında yaşanan finansal piyasa oynaklığının, faiz indirimi sürecini geciktirdiği ve Türkiye’yi ‘yumuşak inişten’ daha sert bir patikaya soktuğu belirtiliyor. Bu gelişmelerin, reel faizlerin yüksek kalmasına neden olduğu ifade ediliyor. Alınan makroihtiyati tedbirlerinin, TCMB’nin net rezervlerini Temmuz-Eylül dönemindeki turizm kaynaklı döviz girişine kadar pozitif tutmasına yardımcı olabileceği değerlendiriliyor. Ancak bu adımlar, rezerv biriktirme açısından kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm olarak görülmüyor.

5️⃣ Fed beklendiği gibi faizleri %4,25 – %4,50 aralığında sabit bıraktı ama karar metnine eklenen ‘çift yönlü riskler’ vurgusu dikkat çekiyor. Enflasyonun hala yüksek olduğunu yineleyen Powell, istihdamdaki risklerin altını çizdi. Özellikle tarifeleri konusu öne çıktı. Powell, tarifelerin kalıcı hale gelmesi durumunda enflasyonda yukarı yönlü bir baskı yaratabileceğini, bunun büyümede yavaşlama ve işsizlikte artışla birlikte gelebileceğini açıkça ifade etti. Bu da politika yapıcıları zor bir denklemin ortasına bırakıyor. Tarife kaynaklı enflasyon şokları -geçici dahi olsa- faiz indirimi alanını daraltabilir. Trump yönetiminin getirdiği yüksek tarifeler sadece enflasyon kanalıyla değil, aynı zamanda beklentiler ve yatırım kararları üzerinden de ekonomik tabloyu şekillendiriyor. Powell, tarifelerin enflasyon üzerindeki etkisinin başlangıçta sınırlı olabileceğini ama zamanla daha kalıcı hale gelebileceğini söyledi. Fed şimdilik yön tayin etmektense gelişmeleri izlemeyi tercih ediyor.

6️⃣ ABD ve Çin, nisan ayında başlayan gümrük tarifesi restleşmesinin ardından ilk defa müzakere masasına oturuyor. İki ülke, ticaret savaşının daha da tırmanmasını önlemek için İsviçre’de diplomatik temaslara başlama konusunda uzlaştı. ABD tarafından süreci Hazine Bakanı Scott Bessent ve Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer yürütürken, Çin tarafında baş müzakereci Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng olacak. Yetkililerin hafta sonu görüşmesi bekleniyor. ABD ile İngiltere arasında imzalanan ilk ikili ticaret anlaşması, Trump’ın tarifelerle başlattığı küresel ticaret savaşının ardından gelen sembolik bir adım olarak öne çıkıyor. Beyaz Saray’ın “ilişkilerin gücü” vurgusuna rağmen, anlaşmanın kapsamı oldukça dar ve müzakereler hâlâ devam ediyor. İngiliz çelik ve otomobil ihracatı üzerindeki bazı cezai tarifeler yumuşatılmış olsa da, çoğu ürün için geçerli olan %10’luk genel tarife yerinde kaldı.

7️⃣ Euro Bölgesi imalat sanayi PMI verileri, bölge sanayisinde toparlanma sinyallerini güçlendirdi. Nisan ayında imalat PMI endeksi 49 seviyesine yükselerek son 32 ayın en yüksek seviyesine ulaştı. Bu artış, özellikle üretim alt endeksinin 51,5’e çıkarak üst üste ikinci ay büyüme bölgesinde kalmasıyla desteklendi. Ülke bazlı görünümde ise tablo dengeli bir iyileşmeye işaret ediyor. Yunanistan (53,2) ve İrlanda (53,0) büyüme eşiği olan 50’nin üzerinde kalarak güçlü performans gösterirken; Almanya (48,4), Fransa (48,7) ve İtalya (49,3) halen daralma bölgesinde yer alsa da önceki aylara kıyasla iyileşme gösterdi. Özellikle Almanya ve Fransa’da imalatın daralma hızında yavaşlama dikkat çekiyor.

8️⃣ Hindistan ve Pakistan arasında 22 Nisan’daki Pahalgam saldırısıyla yeniden tırmanan kriz, şu an kontrol hattında iki ülke ordularının karşılıklı füze ve İHA saldırıları gerçekleştirdiği, doğrudan sivil ve askeri kayıpların yaşandığı bir sıcak çatışma ortamına dönmüş durumda. Hindistan, saldırıyı Pakistan destekli Direniş Cephesi’nin (TRF) üstlendiğini ve militanların Pakistan’dan geldiğini savunarak, 7 Mayıs’ta “Sindoor Operasyonu” adı altında Pakistan topraklarına füze saldırıları düzenledi. Saldırıda 9 hedef vurulduğunu açıklasa da Pakistan 26 sivilin öldüğünü iddia etti. Ardından Pakistan hava kuvvetleri devreye girdi, 5 Hint savaş uçağının düşürüldüğünü duyurdu, çatışmalarda toplamda iki taraftan onlarca sivilin hayatını kaybettiği bildirildi. Çatışmaların merkezinde Keşmir meselesi bulunuyor. Keşmir, Hindistan, Pakistan ve Çin’in sınırlarının kesiştiği bir bölgede bulunuyor. Himalayalar’dan doğan İndus Nehri ve kolları, hem Pakistan’ın tarımını hem de Hindistan’ın kuzeyindeki eyaletlerin su ihtiyacını karşılıyor. 2019’da Hindistan Anayasa’nın 370. maddesini iptal ederek Keşmir’in özerkliğine son verdi, bu da Pakistan tarafında büyük tepki yarattı. Aslında son yıllarda Keşmir’de durum sakinlenmişti. Turizm yeniden canlanmış, militan hareketler zayıflamıştı. Ancak 22 Nisan’daki saldırı, bölgedeki kırılgan dengeleri sarstı. Şu an Hindistan daha proaktif ve sert bir güvenlik politikası izliyor. Pakistan ise Çin’le yakınlaşarak diplomatik ve askeri destek alanını genişletiyor. Tarafların nükleer güç sahibi olmasıysa, çatışmanın sınırını belirsiz hale getiriyor.

Sektörler

1️⃣ Otomotivde mart ayının ardından nisanda verileri de ay rekoruna işaret etti. Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği (ODMD) verilerine göre, toplam satışlar geçen yılın aynı dönemine kıyasla %39 artarak 105.352 adede ulaştı. Bu artışta hem otomobil hem de hafif ticari araç pazarındaki çift haneli büyüme etkili oldu. Otomobil satışları %39 artışla 85.411 adet, hafif ticari araç satışları ise %38 artışla 19.941 adet olarak gerçekleşti. Otomobil ve hafif ticari araç pazarı 10 yıllık nisan ayı ortalama satışlara göre %55,8 arttı. Ocak-Nisan döneminde satılan her 10 otomobilden 6’sı SUV oldu. Bu oran geçen yıl %54,1 düzeyindeydi. Elektrifikasyon süreci tüm hızıyla genişliyor. Elektrikli araçlar pazar payını %7,8’den %13,9’a yükseltti. Şirket bazlı baktığımızda, Doğuş Otomotiv %46,1’lik yıllık artışla 15.912 adetlik satış gerçekleştirdi ve pazar payını %15,1’e yükseltti. Ford Otosan %23,8’lik artışla 8.065 adet araç sattı ancak pazar payı %0,9 düşerek %7,7’ye geriledi. Tofaş ise yatay bir görünüm sergileyerek %0,7 artışla 9.635 adet satış yaptı. Tofaş’ın pazar payı %3,5 düşerek %9,1’e geriledi. Buna karşın, Stellantis grubu toplam 18.140 adetlik satışla pazarın %26’sını oluşturdu. Tofaş, ilk dört ayda %36’lık daralma ile 32.619 araç (2025 beklentisi 110-130 bin) satışı gerçekleşti. Doğuş Otomotiv yılın ilk dört ayında 40.696 adetlik satışla 115 binlik hedefin %35’ine ulaştı. Ford Otosan’da ise %13,8’lik düşüş yaşandı ve 90-100 binlik hedefe ulaşmak için yılın geri kalanında daha yüksek bir tempo gerekiyor. Bu arada son gelen verileri, gelişmeleri ve sektörel açıklamaları derlediğimiz otomotiv bültenimiz yayında.

2️⃣ TÜRKBESD’in açıkladığı 2025 yılı ilk çeyrek verileri, beyaz eşya sektöründe hem iç pazarda hem ihracatta zorlukların derinleştiğini gösteriyor. Ocak–Mart döneminde iç satışlar geçen yılın aynı dönemine kıyasla %15 geriledi. Özellikle Mart ayında yaşanan %17’lik düşüş, iç pazardaki zayıflamanın hızlandığına işaret ediyor. Bu durum, tüketici güveni, kredi koşulları ve alım gücü gibi dinamiklerin sektör talebi üzerindeki baskısını artırdığını gösteriyor. İhracat tarafında ise daralma eğilimi devam ediyor. İlk çeyrekte adet bazında ihracat %3 azalırken, üretim tarafında %4’lük düşüş yaşandı. Mart ayına özel bakıldığında baz etkisiyle %2’lik sınırlı bir ihracat artışı gözlense de, genel trend ihracat hacminde üç yıldır devam eden düşüş yönünde. TÜRKBESD’in değerlendirmesinde dikkat çeken diğer bir unsur da dış politika ve ticaret ortamına dair belirsizlikler. ABD ve Çin gibi büyük pazarlardaki gerginliklerin etkisiyle, ihracatçılar için rota planlamak zorlaşırken, Türkiye’nin rekabetçiliğini sürdürmesi adına sektörel destek politikalarının kritik hale geldiği vurgulanıyor. Mevcut kapasiteyi, istihdamı ve küresel konumunu koruyabilmek için iç talep desteklerinin yanı sıra yeni ihracat pazarlarına erişimi kolaylaştıracak adımlar öncelik taşıyor.

3️⃣ Petrol piyasasında dengeler hızla değişiyor. OPEC+ cephesinden gelen üretim artışı kararı, piyasada şok etkisi yarattı. Suudi Arabistan öncülüğünde alınan bu karar, arzın genişlemeye devam edeceğine işaret ederken, hedge fonlar da yön değiştirdi. Brent pozisyonlarında uzun (long) pozisyonlar son altı ayın en düşük seviyesine geriledi. Bu, piyasanın artık daha az iyimser olduğunu gösteriyor. West Texas tarafında ise düşüş yönlü kısa (short) pozisyonlar sert şekilde arttı. Petrol fiyatları, bu gelişmelerin ardından son 4 yılın en düşük seviyesi olan 60 doların altını test etti. Goldman Sachs ve Morgan Stanley gibi büyük kurumlar bu gelişmeler üzerine petrol fiyat tahminlerini yeniden aşağı çekti. Kısmi toparlanma işaretleri ise ABD-İngiltere ticaret anlaşması gibi dışsal katalizörlerden geliyor ama bu sınırlı etkiler kalıcı görünmüyor. Piyasa, OPEC+’ın bir sonraki hamlesine kadar belirsizlik içinde kalmaya devam edecek. 1 Haziran’daki toplantı bu açıdan kritik olacak.

4️⃣ Borsa İstanbul, Pay Piyasası’nda mevcutta uygulanan T+2 takas süresinin kısaltılmasına yönelik değerlendirme sürecini başlattığını duyurdu. Yapılan açıklamada, küresel piyasalarda yaşanan gelişmelere paralel olarak, işlem sonrası risklerin azaltılması, maliyetlerin düşürülmesi ve uluslararası uygulamalarla uyum sağlanmasının hedeflendiği belirtildi. ABD, Kanada, Meksika ve Arjantin’in 28 Mayıs 2024 itibarıyla T+1 sistemine geçtiği hatırlatılan açıklamada, Avrupa Birliği, İsviçre ve İngiltere’nin de 2027 yılına kadar benzer bir geçişi planladığı aktarıldı. Bu çerçevede, Türkiye’de de T+1 takas döngüsüne geçişin uygulanabilirliği ve olası etkileri konusunda piyasa paydaşlarının görüşlerinin alınacağı ifade edildi.

Şirketler

1️⃣ Ağaoğlu Şirketler Grubu CEO’su Burak Kutluğ, CNBC-e’ye yaptığı açıklamalarda, şirketin enerji yatırımlarındaki güncel durumunu ve gelecek planlarını paylaştı. Kutluğ, yıl sonuna kadar şirketin toplam kurulu gücünü 349 MW’a çıkarmayı hedeflediklerini belirtti. Şu an itibarıyla 317 MW kapasiteye ulaşıldığını söyleyen CEO, hem Türkiye’de hem de bölge coğrafyalarda – özellikle Balkanlar ve Doğu Avrupa’da – büyümeye devam ettiklerini vurguladı. Yurt içi tarafta depolamalı enerji alanında satın alınan şirketler üzerinden kapasiteyi artırmaya yönelik çalışmaların sürdüğünü kaydeden Kutluğ, “Türkiye’de mevcut kurulu gücümüz kadar bir kapasiteyi daha sisteme dahil edecek projeler üzerinde çalışıyoruz” dedi. Finansman tarafında oldukça avantajlı bir pozisyonda olduklarını belirten Kutluğ, uzun vadeli ve düşük maliyetli finansmana erişimin sağlandığını ve bunun doğrudan kârlılığı olumlu etkilediğini ifade etti. Şirketin stratejik ortaklık fırsatlarını da aktif olarak değerlendirdiğini ekledi. Bu yıl temettü dağıtımı düşünmediklerini söyleyen Kutluğ, elde edilen gelirlerin tamamen yeni projelerin finansmanında kullanılacağını ve büyüme stratejisinin bu yönde şekillendiğini belirtti.

2️⃣ CW Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Sarvan, BloombergHT’ye yaptığı açıklamalarda şirketin yenilenebilir enerji alanındaki büyüme stratejisini ve gelecek planlarını paylaştı. Sarvan, sektörde önümüzdeki 5-10 yıllık dönemi net bir şekilde öngörebildiklerini belirterek, güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji yatırımları açısından herhangi bir risk görmediklerini vurguladı. 2024 yılının yenilenebilir enerji teknolojilerine yapılan yatırımlar açısından hareketli geçtiğini aktaran Sarvan, sektöre yeni oyuncuların girmesinin rekabeti artırdığını, ancak buna rağmen yılı kârlı kapattıklarını söyledi. 2025 yılında, 2024’te yapılan yatırımların somut etkilerinin görülmesini beklediklerini dile getirdi. Şirketin tüm ürünleri tek bir çatı altında üretmeye devam edeceğini belirten Sarvan, daha inovatif ürünler geliştirmek ve hem iç pazarda hem de ihracatta güçlü bir oyuncu olarak varlık göstermek istediklerini sözlerine ekledi. ABD-Çin arasındaki ticaret geriliminden doğrudan olumsuz etkilenmeyeceklerini dile getiren Sarvan, yine de Çin menşeli ürünlere karşı koruma tedbirlerinin alınmasının sektörün sağlıklı gelişimi açısından gerekli olduğunu vurguladı.