Sektörel Görünüm - Nisan 2025 Sanayi Bülteni
PMI
✦ İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI, mart ayında 47,3’e gerileyerek üst üste 12. ay 50 eşik değerinin altında kaldı ve böylece sektördeki daralma periyodu bir yıla ulaşmış oldu. Endeksin alt bileşenlerine baktığımızda üretim, yeni siparişler, istihdam ve satın alma faaliyetleri yavaşlarken nihai ürün stoklarındaki on aylık düşüş eğiliminin sona erdiğini görüyoruz. Yeni siparişlerde üst üste 21. ayda da daralma görüldü ve bu daralma Ekim 2023’ten bu yana en belirgin seviyede gerçekleşti. Benzer şekilde, yeni ihracat siparişleri Kasım 2022’den bu yana en sert düşüşünü kaydetti. Üretimdeki yavaşlama eğilimi bir yıla ulaşırken Ekim 2024’ten bu yana da en keskin seviyeye çıktı. Zorlu piyasa koşulları, hem sipariş hem üretim kanallarındaki bu gerilemenin temel nedeni olarak öne çıkıyor. Talep zayıflığına bağlı olarak istihdam art arda 4. kez azalırken bu azalış aralıktan bu yana en ılımlı düzeyde ölçüldü. Satın alma faaliyetleri yavaşlarken girdi ve nihai ürün stokları yatay seyretti. Öte yandan zayıf girdi talebi tedarikçilerin teslimat sürelerini hızlandırarak son 6 ayda bu sürenin ilk kez kısalmasını sağladı. Mart ayında liradaki zayıflığa rağmen girdi maliyetlerindeki enflasyon hız keserek son 3 ayın en düşük seviyesine indi. Nihai ürün fiyatlarındaki artış da yılbaşından bu yana en düşük oranda gerçekleşti.
✧ Mart ayında anket kapsamında takip edilen 10 sektörün 7’sinde PMI 50 eşik değerinin altında kaldı. En keskin daralma, yeni siparişlerdeki belirgin düşüşle birlikte 41,9 seviyesine gerileyen ana metal sanayinde kaydedildi. Buna karşılık gıda ürünleri sektörü güçlü üretim ve sipariş artışıyla 52,1 puanla büyümesini sürdürerek en iyi performansı gösterdi. Gıda dışında üretimini artıran diğer sektörler; ağaç ve kağıt ürünleri, metalik olmayan mineral ürünler ve kara-deniz taşıtları oldu. Yeni siparişlerde ise yalnızca gıda ürünleri ile ağaç ve kağıt ürünleri artış kaydederken ana metal sektöründe Mayıs 2020’den bu yana en sert düşüş yaşandı. Kimyasal, plastik ve kauçuk ürünleri sektöründe üretim, Nisan 2020’den bu yana en sert daralmayı gösterdi. Elektrikli ve elektronik ürünler ile giyim ve deri ürünleri sektörlerinde de üretim ve siparişlerde gerileme görülürken kara ve deniz taşıtları sektörü istihdam artışında öne çıktı.

Sanayi Üretimi
✦ Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, şubat ayında sanayi üretimi aylık bazda %1,6 oranında daralırken yıllık bazda da %1,9 azaldı. Böylece sanayi üretimi ocakta yıllık bazda kaydettiği büyümenin ardından yeniden gerilemeye döndü. Sanayinin alt sektörlerine bakıldığında, madencilik ve taş ocakçılığı sektörü bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,8 oranında daralırken imalat sanayi üretimi %2,5 azaldı. Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü ise %8,5’lik yıllık artışla pozitif ayrıştı. Aylık bazda ise madencilik ve taş ocakçılığı üretimi %7,6 düşüş gösterdi, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme sektörü %3,5 büyüme kaydetti. Üst üste ikinci ayda görülen aylık daralma, sanayi üretiminin 2025 yılına zayıf bir ivmeyle başladığına işaret ederken imalat sanayisindeki gerileme, iç talep koşulları ve finansmana erişimdeki sıkılaşmanın etkilerini yansıtıyor.

İhracat
✦ Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan verilere göre Türkiye’nin mart ayındaki toplam ihracatı geçtiğimiz seneye kıyasla %3,2 artarak 23.384 milyon dolar oldu. Toplam ihracat büyüklüğünde 2025 Ocak ayına göre ise %12,6’lık yükseliş gerçekleşti.
✧ Alt sektörleri incelediğimizde bitkisel ve hayvansal ürün ihracatının yıllık bazda sırasıyla %3,5 ve %1,9 büyüdüğünü görüyoruz. Tarıma dayalı işlenmiş ürün ihracatı toplam %0,5 artarken bunun alt kalemlerinden tekstil ve hammadde ihracatında %2,9’luk büyüme, deri ve deri mamulleri ile halı ihracatında %3,3 ve %5,1’lik düşüş gerçekleşti. Bunların dışında kimyevi madde ve mamul ihracatındaki negatif ayrışma %11,3’lük azalışla sürerken sanayi sektöründeki toplam ihracat büyüklüğü %5,2 yükseldi. Öte yandan sanayi mamullerinde toplam ihracata katkısı %1’in üzerinde olup yıllık ihracatını en çok arttıran sektör %147 ile savunma ve havacılık sanayii olurken yıllık ihracatında en büyük düşüşü yaşayan sektör %12,1’lik azalmayla hazır giyim ve konfeksiyon oldu.
✧ Mart ayındaki ihracat verilerini ve güncel gelişmeleri değerlendiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe şu ifadeleri kullandı: 2025'in ilk çeyreğindeki ihracatımız 63,3 milyar dolara ulaştı. İlk üç aylık ihracatta %2,5 artıdayız. Mart'ta ilk kez ihracat yapan firma sayımız bin 141 oldu. Bu firmalarımızın ihracata katkısı 72,2 milyon dolarla sınırlı kaldı. İlk çeyrekte ihracat ailemize katılan 3 bin 275 firmamızın toplam katkısı ise 380 milyon dolara ulaştı. Geçen ay birim ihracat değerimiz 1,49 dolara yükselirken parite kaynaklı 52,2 milyon dolarlık kaybımız oldu. İlk 3 ayda parite kaynaklı kaybımız 859 milyon dolara ulaştı. Asya'daki rakiplerimize göre gümrük vergilerinde avantajlı duruma geçmiş gibi görünüyoruz. Ama bizim önce rekabetçiliğimizi güçlendirmemiz gerekiyor. ABD en önemli ticaret ortaklarımızdan biri. İhracatta ikinci büyük pazarımız. 2024'te 16,3 milyar dolarlık ihracata karşılık, 16,2 milyar dolarlık ithalatımız var. 32,5 milyar dolarlık dış ticaretimizde bir denge olduğunu görüyoruz. Yeni dönemde bu dengeyi lehimize çevirmek için sektör bazında çalışmalara başladık. 2028'deki 375 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmemiz için ABD pazarındaki payımızı artırmak durumundayız. Bunu yapabilecek potansiyelimiz var. Rekabet gücümüzü yeniden kazanırsak ABD'ye ihracatta çok hızlı bir sıçrama yakalayabiliriz.

✧ İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi, şubat ayında 51,1 olarak gerçekleşti. Ocak ayındaki 51,2 seviyesine kıyasla büyük bir değişim yaşanmasa da endeks, ihracat talep koşullarındaki güçlenmenin devam ettiğine işaret etti. Böylece Türk imalatçılarının ihracat iklimindeki kesintisiz iyileşme trendi 14. aya ulaştı. Küresel ekonomik aktivitenin en hızlı genişlediği bölge yine Orta Doğu oldu. Şubat ayında ekonomik aktivitenin en hızlı arttığı ülke Suudi Arabistan olurken, büyüme hızı ocak ayındaki 18 aylık zirveye kıyasla hafif zayıflasa da güçlü seyrini korudu. Birleşik Arap Emirlikleri'nde petrol dışı ekonomik aktivite ivme kazandı. Kuveyt ve Lübnan’da üretim artarken, Mısır'da yatay seyretti, Katar'da ise düşüş yaşandı.
Sektör | Mart İhracatı (bin USD) | Yıllık Değişim (%) |
---|---|---|
Otomotiv | 3.517.876 | 9,2 |
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri | 2.729.594 | -11,3 |
Çelik | 1.549.577 | 5,6 |
Elektrik ve Elektronik | 1.481.583 | 1,5 |
Hazır Giyim ve Konfeksiyon | 1.417.152 | -12,1 |
Demir ve Demir Dışı Metaller | 1.136.798 | 5,4 |
Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri | 1.125.691 | 8,5 |
Makine ve Aksamları | 916.603 | -10,7 |
Savunma ve Havacılık Sanayii | 884.254 | 146,9 |
Tekstil ve Hammaddeleri | 840.064 | 2,9 |
İstihdam
✦ Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı verilere göre, mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı Şubat 2025’te 0,2 puanlık düşüşle %8,2’ye gerileyerek son 12,5 yılın en düşük seviyesine indi. İşsiz sayısı bir önceki aya göre 95 bin kişi azalarak 2 milyon 886 bine geriledi. İşsizlik oranı erkeklerde %6,7, kadınlarda ise %11,0 olarak gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 149 bin kişi azalarak 32 milyon 314 bine düşerken istihdam oranı 0,3 puan azalarak %48,8 oldu. Bu oran erkeklerde %66,0, kadınlarda ise %31,9 seviyesinde gerçekleşti.
✧ Aynı dönemde işgücü 244 bin kişi azalarak 35 milyon 200 bine inerken işgücüne katılma oranı 0,4 puan azalarak %53,2’ye geriledi. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı ise 2025 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 0,2 puan artarak %28,4 oldu.
Kapasite Kullanım Oranı ve Reel Kesim Güven Endeksi
✦ Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayınlanan verilere göre, mart ayında Reel Kesim Güven Endeksi’nde yukarı yönlü bir seyir izlendi. Mevsimsellikten arındırılmamış endeks bir önceki aya göre 1,7 puan artışla 104,1 seviyesine yükselirken, mevsimsellikten arındırılmış endeks 0,4 puanlık artışla 103,2 oldu. Endekse en çok katkı sağlayan başlıklar arasında üretim hacmi, mal stoku, toplam siparişler ve istihdam beklentilerindeki iyileşmeler öne çıktı. Ancak sipariş miktarı ve sabit sermaye yatırım harcamalarına dair beklentiler bir önceki aya kıyasla zayıfladı. Gelecek üç ayda üretim ve iç siparişlerde artış öngörülürken ihracat beklentilerinde düşüş bekleniyor. Yıllık ÜFE beklentisi ise %38,6 seviyesine gerileyerek bir önceki aya kıyasla 1 puan azaldı.
✦ Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verileri imalat sanayisinde sınırlı bir iyileşmeye işaret etti. Mevsimsel etkilerden arındırılmış KKO, mart ayında bir önceki aya göre 0,3 puan artarak %75,2 seviyesine çıktı. Arındırılmamış KKO ise %74,4 ile önceki aya kıyasla 0,1 puanlık düşüş gösterdi. Mal grubu bazında bakıldığında, dayanıklı tüketim mallarındaki kapasite kullanımının aylık bazda 1,6 puan ve yatırım mallarında 0,4 puan arttığını, dayanıksız tüketim mallarında 0,4 puan ve ara mallarda 0,5 puan azaldığını, tüketim mallarında ise sabit kaldığını görüyoruz. Sektörel olarak kağıt, tütün ve kimya gibi sektörlerde yüksek oranlar korunurken, elektronik, deri ve basım sektörlerinde düşük kapasite kullanımı dikkat çekti.
Sektörden Açıklamalar
✦ İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Mustafa Paşa, sektörün artan maliyet baskısıyla ciddi bir rekabet gücü kaybı yaşadığını vurgulayarak özellikle ABD pazarında vergi uygulamaları üzerinden ihracat fırsatlarının değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. 2022 yılında asgari ücret maliyetinin 650-700 dolar seviyesindeyken, bugün 1300-1500 dolar aralığına çıktığını ifade eden Paşa, Türkiye’nin ABD’den pamuk ithalatında üçüncü sırada yer aldığını hatırlatarak, bu pamukla üretilen ürünlerin ABD’ye vergisiz ihracatına olanak tanınması halinde hazır giyim ihracatının 856 milyon dolardan 10 milyar dolara çıkarılabileceğini dile getirdi. Amerika’da üretim seçeneğinin Türkiye için gerçekçi olmadığını vurgulayan Paşa, sektörün Türkiye’de entegre bir yapıya sahip olduğunu ve 2022’de 21,2 milyar dolar ihracat gerçekleştirerek 18 milyar dolar cari fazla verdiğini söyledi. Paşa, rekabet gücünün geri kazanılması için bir dizi öneride bulunarak; KOSGEB desteklerinin yalnızca KOBİ’lere değil tüm firmalara yayılması, asgari ücret prim desteğinin %5’ten %10’a çıkarılması, emek yoğun sektörlere iki yıl ödemesiz ve %20’nin altında faizle kredi sağlanması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, desteklerin enflasyonla uyumlu şekilde güncellenmesi gerektiğini vurgulayan Paşa, bu adımların atılması durumunda sektörün eski ihracat ve istihdam seviyelerine kolaylıkla dönebileceğini belirtti. Bakanlıklara dosya halinde sundukları talepleri son olarak geçtiğimiz Cuma günü yeniden ilettiklerini hatırlatan Paşa, hazır giyim sektörünün dijitalleşme, inovasyon ve markalaşmada kaydettiği ilerlemeleri koruyabilmesi için bu adımların acilen atılması gerektiğini vurguladı.
✦ Akdeniz Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Onursal Başkanı Bülent Aymen, mobilya sektöründe son dönemde yaşanan ihracat daralmasının temel nedeninin fiyat rekabet gücünün kaybedilmesi olduğunu vurgulayarak, özellikle Çin’in düşük maliyetli ürünlerle Türkiye’nin geleneksel ihracat pazarlarında ciddi bir avantaj sağladığını ifade etti. Üç aylık verilere göre sektörde %2,1’lik bir ihracat düşüşü yaşandığını, buna karşın Türkiye genel ihracatının %3,2 arttığını belirten Aymen, mobilya sektörünün emek yoğun yapısı ve büyük ölçüde KOBİ’lerden oluşması nedeniyle kur ve finansmana erişim konularında ciddi sıkıntılar yaşadığını söyledi. Döviz kurundaki dalgalanmanın istikrar kazanmasının ihracatçı açısından kritik olduğunu vurgulayan Aymen, iç piyasada kredi kartı taksit sınırlamalarının ve %70’e varan yüksek kredi faiz oranlarının iç talep ve üretim üzerinde baskı oluşturduğunu belirtti. Eximbank kredilerine erişimin belli limitlerde sürdüğünü ancak yatırım kredilerine erişimde ciddi engeller bulunduğunu ifade eden Aymen, Türkiye’nin ABD’ye uygulanan %10’luk düşük vergi oranını avantaja çevirebileceğini, ancak ölçek sorununu aşmadan Çin’in kaybettiği pazarın yerine geçmenin mümkün olmadığını dile getirdi. Özellikle ABD’ye ihracatı artırmak için Eximbank üzerinden yatırım ve proje finansman kredilerinin genişletilmesi, uzak yol navlun primlerinin yeniden uygulanması ve seçilmiş sektörlere yönelik destek programlarının devreye alınması gerektiğini vurgulayan Aymen, sektörde %37’nin üzerinde seyreden girdi enflasyonunun ve MDF ile sunta gibi ana hammaddelerde yaşanan Euro bazlı %20’lik fiyat artışlarının maliyet baskısını artırdığını belirtti. Türkiye’nin üretim gücüne sahip bir ülke olduğunu ancak küçük ölçekli yapı nedeniyle bu potansiyelin sınırlı kaldığını ifade eden Aymen, doğru finansal desteklerle hem ihracat hem istihdam açısından sektörün yeniden ivme kazanabileceğini söyledi.
✦ Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir enerji hedeflerinin merkezinde madenciliğin yer aldığını vurgulayarak, elektrikli araçlardan yenilenebilir enerji yatırımlarına kadar pek çok stratejik teknolojinin temel girdisinin yeraltı kaynakları olduğunu belirtti. Lityum, kobalt, nikel, grafit gibi kritik minerallere olan küresel talebin artmasıyla birlikte, dünyada mevcut madencilik faaliyetlerinin 6 ila 9 kat artırılması gerektiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye’nin bu süreçte sahip olduğu maden çeşitliliğiyle önemli bir avantaja sahip olduğunu söyledi. Türkiye topraklarında dünyada bilinen 90 maden türünden 77’sinin bulunduğunu ve toplam potansiyelin yaklaşık 3,5 trilyon dolarlık bir ekonomik değere ulaştığını belirten Yılmaz, buna rağmen madencilik kaynaklı yıllık cari açığın 60 milyar doları bulduğunu kaydetti. Türkiye’nin sürdürülebilir madencilik ilkelerini benimseyerek potansiyeli hayata geçirmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, bu çerçevede Türkiye Madenciler Derneği olarak uluslararası uygulamalarla uyumlu, çevreyi ve insanı önceleyen “Sürdürülebilir Madencilik İlkeleri”ni hayata geçirdiklerini açıkladı. Bu ilkeler iş güvenliği, çevresel koruma, kamuoyu ile açık iletişim ve finansal şeffaflık gibi dört temel başlık altında toplanıyor. Yılmaz ayrıca, enerji verimliliği, elektrikli araç kullanımı ve yer altı havalandırma sistemlerinin optimizasyonu gibi önlemlerle madencilik kaynaklı karbon ayak izinin %3 seviyesinden %2’nin altına indirilebileceğini söyledi. Türkiye’de maden ve çevre mevzuatının Avrupa Birliği ile uyumlu olduğunu ancak uygulama tarafında denetim kapasitesinin geliştirilmesi gerektiğini belirten Yılmaz, özellikle tecrübeli personel eksikliğine dikkat çekti. Son olarak, Türkiye’nin madencilikte dışa bağımlılığı azaltması ve yerli üretimi artırması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “madencilik mi çevre mi” ikilemine düşmeden, doğayı ve toplumu gözeten sürdürülebilir madencilik anlayışının ülke çıkarları doğrultusunda yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.
✦ SGM Lojistik Direktörü Yalçın Dorman, ABD’nin son dönemde uygulamaya koyduğu sert tarife sistematiğinin küresel ticarette ciddi bir belirsizlik ortamı yarattığını ve bu durumun lojistik sektörü dahil olmak üzere tüm tedarik zincirlerinde etkilerini hissettirdiğini ifade etti. Çin’in misilleme yanlısı yaklaşımı ve Avrupa Birliği’nin görece pasif duruşu arasında şekillenen yeni ticaret denkleminde Türkiye’nin %10’luk düşük vergi diliminde yer almasının pazar edinimi açısından fırsatlar sunduğunu belirten Dorman, buna karşın Türkiye’nin AB ile entegre ihracat yapısı nedeniyle, Avrupa’nın ABD’ye ihracatının daralmasının dolaylı olarak Türkiye’nin ihracatına da olumsuz yansıdığını vurguladı. Türkiye’nin hazır giyim sektöründe 2024’te AB’ye ihracatının %6,5 oranında azalarak 10,8 milyar dolara gerilediğini, Çin ve Bangladeş’in bu pazarda çok daha büyük hacimlere ulaştığını belirten Dorman, ABD’nin Çin’den yaptığı tekstil ithalatına uyguladığı %100’ü aşan tarifelerin Türkiye için fırsat oluşturabileceğini ancak Mısır gibi ülkelerin STA avantajıyla rekabette öne geçtiğini söyledi. Dorman, Trump yönetiminin Çin üretimi gemilere yönelik 1,5 milyon dolara kadar varabilecek liman ücretleri önerisinin Türk armatörleri de etkileyeceğini çünkü Türk filosunun %90’ının yabancı bayraklı ve büyük oranda Çin üretimi olduğunu ifade etti. Konteyner navlun endekslerinin yılbaşına göre %43 düşmesine rağmen son haftalarda Çin-Amerika rotalarında %8-10 artış gözlemlendiğini belirten Dorman, dünya ticaretinde resesyon sinyallerinin navlun ve taşıma endekslerine de yansıdığını dile getirdi. Jeopolitik gelişmelerin bu süreçte ikinci planda kaldığını, şu an tüm sektörün odağında ABD tarifelerinin bulunduğunu söyleyen Dorman, Avrupa ile ilişkilerde yaşanan siyasi gerilimlerin ticari entegrasyon sürecini zorlaştırdığını ve özellikle vize politikalarındaki belirsizliklerin sektörün hareket kabiliyetini kısıtladığını belirtti. Türkiye’nin savunma sanayisi, otomotiv, kimya ve hazır giyim gibi güçlü sektörleriyle Avrupa pazarı için kritik bir partner olduğunu vurgulayan Dorman, buna rağmen düşük katma değerli üretim, kaybedilen pazar payı ve artan rekabet nedeniyle Türkiye’nin ihracat performansında baskı oluştuğunu ifade etti.
✦ Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, mart ayını %7’lik bir ihracat daralmasıyla tamamlayan sektörün, global ölçekte yatırım mallarına yönelik süregelen sıkılaşma ve düşen sipariş hacimleri nedeniyle zorlu bir dönemden geçtiğini ifade etti. Avrupa’da siparişlerde %10-20’lik daralma yaşandığını, Türkiye’de ise bu etkinin ikinci yarıdan itibaren hissedileceğini belirten Karavelioğlu, Türkiye’nin son 5 yılda makine üretiminde %72, ihracatında ise %44 reel artışla dikkat çekici bir performans sergilediğini ancak son gelişmelerin sektörü yavaşlattığını söyledi. ABD’nin makine ithalatında yıllık 280 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdiğine ve bu alandaki ticaret savaşlarının asıl sahnesinin burası olduğuna dikkat çeken Karavelioğlu, Çin’in %44, Almanya’nın %32, ABD’nin ise %27 oranında yüksek teknoloji içeren makine ihracatı gerçekleştirdiğini, bu alandaki üstünlük savaşının küresel dengeleri belirleyeceğini vurguladı. Türkiye’nin ABD ve Çin karşısında çok daha sınırlı bir kapasiteye sahip olduğunu belirten Karavelioğlu, özellikle Çin’den yapılan 11 milyar dolarlık ithalata karşı yalnızca 150 milyon dolarlık ihracatın gerçekleştiğini, bu nedenle yerli makine üretiminin teşvik edilmesi ve ithalatın kısıtlanmasına yönelik politika değişikliklerinin kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Mevcut teşvik sistemi nedeniyle ithalata kapı aralandığını, ilave gümrük vergilerinin etkinliğini yitirdiğini belirten Karavelioğlu, küresel ticarette artan korumacılık ortamında Türkiye’nin makine sektöründe stratejik bir hamle yapması gerektiğini vurgularken, Avrupa Birliği’nin adil ve kurallara dayalı ticaret çağrısı yaptığını ve bu söylemin yeni dönemde jeopolitik ve ekonomik pozisyonlamaları yeniden şekillendireceğini ifade etti.
✦ Haver Farma CEO’su Dr. Can Hisarlı, küresel ticaret savaşlarının ilaç ve sağlık ürünleri sektörüne doğrudan etkisinin sınırlı olduğunu belirtirken, kriz anlarında regülasyonların esnetildiğini ve bu durumun ihracat fırsatları doğurduğunu ifade etti. Pandemi döneminde ruhsatsız ürünlerin dahi Avrupa ülkelerine satılabildiğini hatırlatan Hisarlı, benzer fırsatların ABD’nin yeni dış ticaret stratejisinde de Türkiye için mevcut olduğunu vurguladı. Çin’in Türkiye’ye yatırım ilgisinin artabileceğini belirten Hisarlı, Avrupa’da kârlı olmadığı için üretilmeyen hayati sağlık ürünlerinin Türkiye’de düşük maliyetle üretilebilmesinin bu alanda rekabet avantajı sağladığını söyledi. Türkiye ilaç sektörünün son yıllarda Ar-Ge açısından ciddi bir dönüşüm geçirdiğini ve birçok firmanın önemli yetkinlikler kazandığını vurgulayan Hisarlı, sektörde ithal ve yerli ürün dengesinin ciro bazında %52 ithal-%48 yerli seviyelerinde olduğunu, kutu bazında ise yerli ürün oranının %80’e ulaştığını belirtti. Yüksek fiyatlı inovatif ürünlerin hâlen büyük oranda ithal edildiğine dikkat çeken Hisarlı, bu dengenin sektör içi yatırımlar ve uluslararası ortaklıklarla değişmeye başladığını ifade etti. Dr. Can Hisarlı, doğru stratejilerle Türkiye’nin bu konjonktürel fırsatlardan önemli kazanımlar sağlayabileceğini sözlerine ekledi.
✦ Çift Geyik Karaca CEO’su Cihat Özbekli, son dönemde tekstil üretiminin ciddi oranda Mısır’a kaydığına ve bu kaymanın Türkiye’deki birçok firmanın küçülmesine, hatta faaliyetlerini sonlandırmasına neden olduğunu belirtti. Özellikle istihdam tarafında yaşanan sorunlara dikkat çeken Özbekli, Amerika’nın Türkiye açısından çok önemli fakat yeterince değerlendirilemeyen bir ihracat pazarı olduğunu vurguladı. Mevcut gümrük tarifelerinin Türkiye lehine gelişebileceğini ve bu durumun orta vadede ABD pazarını değerlendirmek için bir fırsat sunduğunu belirten Özbekli, bu doğrultuda devletle koordineli hareket edilmesi gerektiğini ifade etti. Avrupa tarafında ihracatta ciddi bir yavaşlama yaşandığını, Mısır’dan gelen rekabetin sektöre büyük zarar verdiğini aktaran Özbekli, mevcut tesis ve istihdamın korunabilmesi için hızlı aksiyon alınmasının şart olduğunu söyledi. Türkiye’nin uzun süredir yapmak isteyip gerçekleştiremediği birçok planın bu dönemde hayata geçirilebileceğini belirten Özbekli, ABD pazarının Türkiye için fazlasıyla yeterli olduğunu ve bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini vurguladı. Paritedeki artışın ihracatçılar için küçük bir rahatlama yarattığını ancak yüksek maliyetler ve Avrupa’dan istenilen fiyat artışlarının alınamaması nedeniyle bu etkinin sınırlı kaldığını sözlerine ekledi.