Araştırma
/
Yazılar
/
Kripto Varlıklar
/
Staking'in Ötesinde: Restaking Kriptoyu Nasıl Değiştiriyor?

Staking'in Ötesinde: Restaking Kriptoyu Nasıl Değiştiriyor?

Kripto dünyasında "staking" artık herkesin aşina olduğu bir model haline geldi. Kullanıcılar, varlıklarını belirli bir süre boyunca ağın güvenliğini sağlamak için kilitleyerek ödüller kazanıyor. Ancak staking, belirli kurallara bağlı, sabit bir gelir modeli sunuyor. Peki, stake edilen varlıkları yalnızca bir ağın güvenliğini sağlamak yerine, aynı zamanda farklı hizmetlere güvenlik sunmak için kullanarak kazancı artırmak mümkün olsaydı? İşte burada restaking devreye giriyor.

Staking'in Ötesinde: Restaking Kriptoyu Nasıl Değiştiriyor?

Restaking, stake edilmiş varlıkların yalnızca bir blok zincirinin güvenliğini sağlamakla kalmayıp, farklı protokollere de yönlendirilerek ek ödüller kazanılmasını sağlayan yeni bir modeldir. Bu kavram, özellikle Ethereum ekosisteminde EigenLayer ile birlikte büyük ilgi görmeye başladı. Restaking sayesinde ETH’niz yalnızca Ethereum’un güvenliğine katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yeni nesil doğrulanabilir hizmetler (AVS – Autonomous Verifiable Services) gibi mekanizmalara da entegre edilebilir. Böylece aynı varlık, birden fazla güvenlik katmanında kullanılabilir ve stake eden kullanıcılar ek ödüller kazanabilir.

Bu yazıda, restaking’in ne olduğunu, neden önemli bir yenilik olarak görüldüğünü ve kripto ekosistemine nasıl etki edeceğini adım adım ele alacağız. Eğer staking size artık yeterli gelmiyorsa, restaking’in sunduğu yeni fırsatları keşfetmeye hazır olun!

Peki, Restaking Tam Olarak Ne?

En kısa tabiriyle restaking, stake edilmiş token’ların yalnızca ağın güvenliğini sağlamak için değil, başka protokollere güvenlik sunmak için de yeniden kullanılmasıdır diyebiliriz. Bu sayede, aynı varlık birden fazla yerde güvenlik mekanizmasının parçası olurken, stake eden kullanıcılar ek ödüller kazanabilir.

Ancak restaking sadece ekstra getiri elde etmekle sınırlı değil. Bu model, sermaye verimliliğini artırarak Ethereum ekosistemindeki güvenlik mekanizmalarını genişleten yeni bir katman oluşturuyor. Varlıkların verimli kullanımıyla birlikte yeni nesil güvenlik çözümlerinin önü açılıyor. Böylece restaking, yalnızca ekonomik bir fırsat yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda Ethereum’un güvenlik modelini çok daha esnek ve kapsamlı hale getiriyor.

Bu noktada staking’in nasıl geliştiğini anlamak, restaking’i kavramak açısından önemli. Ethereum’un Proof-of-Stake (PoS) mekanizmasında staking uzun zamandır merkezi bir rol oynuyor. ETH stake etmek, ağı güvence altına almak ve bunun karşılığında ödül kazanmak mantıklı bir sistem olarak görülüyordu. Ancak zamanla bu süreç, yalnızca doğrulayıcıların değil, daha geniş bir kullanıcı kitlesinin de ilgisini çekmeye başladı.

Lido, Rocket Pool gibi protokoller Liquid Staking (likit staking) mekanizmalarıyla, stake edilen ETH’yi temsil eden LST’leri (Liquid Staking Tokens) ekosisteme kazandırdı. Böylece kullanıcılar hem staking ödülleri kazanırken hem de likit varlıklarını DeFi dünyasında kullanmaya devam edebildi.

Liquid Staking ne? LST ne? derseniz: 

Geleneksel staking’de, örneğin bir Ethereum validatörü olarak ETH stake ettiğinizde, bu varlıklar belirli bir süre boyunca kilitli kalır. Yani, stake edilen ETH’yi tekrar kullanmak veya başka bir yerde değerlendirmek mümkün değildir. Bu durum, likiditeyi sınırlandırırken aynı zamanda sermayenin verimli kullanımını da kısıtlar.

Liquid Staking ise bu soruna bir nevi çözüm niteliğindedir diyebiliriz. Kullanıcılar, stake ettikleri ETH karşılığında LST adı verilen temsilci tokenlar alırlar.

Örneğin, şu anda ETH’nizi gidip Lido’ya yatırdığınızda bunun karşılığında stETH denilen likit token’ı alıp yıllık 2.9% getirinizi alabiliyorsunuz. İsterseniz de bu tokenler ile farklı işlemler yapabilirsiniz. 

Uniswap veya Curve gibi DeFi platformlarında işlem görebilir,

  • Ekstra getiri ile değerlendirebilir,

Aave gibi borç verme protokollerinde teminat olarak kullanılabilir.

LST’lerin halihazırda nasıl bir market payı aldığını da yukarıdaki grafikten rahatlıkla görebiliriz. Market koşullarının kötü olmasına rağmen hala şu günlerde 36 milyar dolarlık bir kitli değer miktarı karşımıza çıkıyor.

Kısacası, Ethereum stake etmek pasif bir süreç olmaktan çıkıp, aktif sermaye yönetimine dönüşür. Lido, Rocket Pool gibi Likit Staking protokolleri, kullanıcıların hem staking ödülleri kazanmasını hem de DeFi ekosisteminde likiditeyi korumasını sağlıyor.

Ancak Likit Staking’in sağladığı likidite avantajına rağmen, bu varlıkların güvenliğe nasıl daha etkin katkı sağlayabileceği sorusu açıkta kalıyordu. EigenLayer gibi protokoller, restaking kavramını ortaya çıkararak bu soruna bir yanıt sundu. Restaking, stake edilen varlıkların yalnızca likit olmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ekosisteme ek bir güvenlik katmanı ekliyor.

Ayrıca Restaking’in kripto dünyasındaki etkisini daha iyi anlamak için, EigenLayer üzerindeki ve genel olarak restaking pazarının büyüklüğüne bir göz atalım.

Yukarıdaki grafikte de görüleceği gibi, ortalama 4.5 milyon ETH ve bunun karşılığında ortalama 12 milyar dolarlık bir pazarı beraberinde getiriyor.

Restaking ile stake edilen varlıklar, sadece Ethereum’un güvenliğini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda farklı hizmetlere ve protokollere de güvenlik sunabiliyor. Peki, bu farklı hizmetler tam olarak ne? İşte burada AVS’ler (Autonomous Verifiable Services - Otonom Doğrulanabilir Servisler) devreye giriyor.

Ne Bu AVS (Otonom Doğrulanabilir Servisler)?

AVS’ler, Restaking’in güvenlik sağladığı merkeziyetsiz hizmetlerdir. Bu servisler, doğrulama için kendi dağıtık doğrulayıcılarına, ağlarına ve sistemlerine sahip olması gereken yapılar olarak tanımlanabilir. Ethereum’un kendi yerel güvenliğiyle korunamayacak bazı hizmetler için ek güvenlik katmanı oluşturur. 

Neler olabilir mesela bu servisler? Çok derine girmeden sadece birkaç örnek görelim:

  • Veri Erişilebilirliği Katmanları (DA Layers): Burada EigenLayer ekibinin tek geliştirdiği ürün olan ve Celestia, Avail gibi projelerle aynı kategoride olan EigenDA projesi örnek olarak verilebilir. En basit haliyle, verilerin saklanması, erişim süreçlerini hızlandırmak için kullanılan projelerdir.
  • Oracle Hizmetleri: Zincir dışı verileri blok zincire aktaran sistemlerdir. AVS’ler, oracle’ların manipülasyona karşı daha güvenli çalışmasını sağlar. Bu alandaki örneklerden biri eOracle projesidir.

Sıfır Bilgi Kanıtları için Doğrulama Katmanları (ZK Verification Layer): Ethereum üzerinde matematiksel doğrulama yapmak pahalı olduğu için, bu işlemleri zincir dışında gerçekleştirerek daha verimli hale getiren çözümler geliştirilmiştir. Aligned Layer, bu alanda öne çıkan projelerden biridir.

Ekosistemde birçok proje bulunuyor. Bu konuyu daha derinlemesine incelemek isterseniz, buradaki listeye göz atabilirsiniz.

Şimdi, Restaking’in nasıl işlediğini ve ekosistem için neden kritik bir yenilik olduğunu adım adım ele alalım.

Restaking Nasıl Çalışıyor?

Restaking’in temel mantığını anladık: Stake edilen varlıkların yalnızca tek bir ağın güvenliğini sağlamakla kalmayıp, farklı protokollere de katkıda bulunmasını sağlayan bir model. Peki, bu sistem teknik olarak nasıl işliyor?

Öncelikle, staking sürecini klasik model ile karşılaştıralım:

  • Klasik Staking: Ethereum gibi bir blok zincirde stake edilen ETH, yalnızca ağın güvenliğini sağlamak için kullanılır ve kilitli kalır.
  • Restaking: Stake edilen ETH veya LST’ler, farklı hizmetlere yönlendirilerek ek güvenlik sağlayabilir.

Bu farkı anlamak, Restaking’in nasıl çalıştığını kavramak için önemli. Ancak Restaking’in de kendi içinde farklı uygulama türleri var.

Restaking Türleri ve İşleyişi

Restaking’in nasıl çalıştığını daha iyi anlatabilmek için farklı kullanım senaryolarını inceleyelim.

1. Native Restaking (Doğrudan Restaking)

Native Restaking, yalnızca EigenLayer tarafından desteklenen bir modeldir ve ETH doğrulayıcılarının stake ettikleri varlıkları tekrar güvenlik sağlamak için kullanmalarına olanak tanır.

  • ETH stake edilir ve PoS güvenliği sağlanır.
  • Bu model, yalnızca Ethereum'un değil, EigenLayer ekosistemindeki AVS’lerin güvenliğini de artırmaya yarar.
  • Sonuç: ETH’niz hem Ethereum’a hem de başka hizmetlere güvenlik sağlarken ek ödüller kazanırsınız.

2. LST Restaking (Likit Stake Token’lerinin Restaking’i)

Daha önce Liquid Staking protokolleri (Lido, Rocket Pool) aracılığıyla elde edilen stETH, rETH gibi LST’lerin tekrar stake edilerek kullanılmasıdır.

  • ETH’nizi bir likit staking protokolüne yatırarak LST alırsınız.
  • Bu LST’leri tekrar stake ederek ekosisteme güvenlik sağlayabilir ve ek ödüller kazanabilirsiniz.
  • Sonuç: Kullanıcılar hem likiditelerini kaybetmez hem de stake ödüllerine ek olarak restaking gelirleri elde eder.

3. LP (Liquidity Provision) Restaking

Likidite havuzlarına sağlanan varlıkların stake edilerek Restaking mekanizmasına entegre edilmesidir.

  • Kullanıcılar ETH/USDC, ETH/stETH gibi likidite havuzlarına likidite sağlar.
  • Bu likidite havuzlarındaki LP token’ları tekrar stake edilebilir.
  • Sonuç: Kullanıcılar hem likidite sağlayıcı olarak gelir kazanırken, aynı zamanda stake ödüllerinden de yararlanabilir.

Restaking’in Akışı: Adım Adım Süreç ve Analoji

Tüm bu anlatılanlardan sonra, Restaking’in nasıl işlediğini görselleştirmek ve günlük hayattan bir analoji ile daha anlaşılır hale getirmek faydalı olabilir. Öncelikle, Restaking’in nasıl çalıştığını bir banka sistemi üzerinden düşünelim:

  • Staking: ETH’nizi bir vadeli hesaba yatırmak gibidir. Buradan faiz (staking ödülü) kazanırsınız, ancak belirli bir süre boyunca paranız kilitlidir.
  • Likit Staking Tokenlar: Bankaya yatırdığınız mevduatınıza karşılık bir tahvil veya sertifika alıyorsunuz. Bu tahvili satabilir, teminat olarak gösterebilir veya başka işlemlerde kullanabilirsiniz.
  • Restaking: O tahvili kullanarak, asıl kritik nokta, başka bir yerde ek getiri elde etmenizdir. Yani hem vadeli hesap faizi kazanıyor, hem de tahvilinizi başka bir yerde değerlendirerek ek gelir yaratıyorsunuz.

Şimdi, aşağıdaki diyagram ile sürecin adımlarını kısaca özetleyelim:

Bugün, Yarın ve Gelecek: Restaking için Son Yorumlar

Blok zinciri ekosistemi sürekli olarak evriliyor. Birkaç yıl önce staking, varlıkları kilitleyerek güvenlik sağlamak ve ödül kazanmak anlamına geliyordu. Sonra liquid staking geldi ve bu sürece esneklik kattı. Şimdi ise restaking, bu iki modeli birleştirerek güvenliği paylaşmanın ve sermayeyi daha verimli kullanmanın yeni yollarını sunuyor.

Bugün: Restaking, henüz yeni bir kavram olmasına rağmen, EigenLayer gibi projeler sayesinde hızla benimseniyor. Birçok kullanıcı, sermayesini daha verimli kullanarak hem Ethereum’a hem de farklı hizmetlere güvenlik sağlama fikrine sıcak bakıyor. Ancak, bu modelin riskleri, düzenlemeler ve sistemik etkileri hala tartışılıyor.

Yarın: Önümüzdeki dönemde daha fazla protokol Restaking modelini benimseyecek. Belki de farklı blok zincirleri, kendi ekosistemlerinde benzer modeller geliştirecek. AVS’ler çoğaldıkça Restaking’in kullanım alanları genişleyecek, daha fazla protokol kendi güvenlik modelini Ethereum’un PoS güvenliğiyle entegre etmeye çalışacak.

Gelecek: Daha uzun vadede Restaking’in merkeziyetsiz finansın temel taşlarından biri haline geldiğini görebiliriz. Ethereum ekosistemindeki sermaye, daha verimli, dinamik ve çok katmanlı bir güvenlik modeli oluşturmak için sürekli yeniden tahsis edilecek. Ancak burada büyük sorular devreye giriyor:

  • Bu model gerçekten sürdürülebilir mi?
  • Restaking’in yarattığı yeni riskler, getirdiği avantajları gölgeleyebilir mi?
  • Daha fazla merkeziyetsizlik mi getirecek, yoksa belirli doğrulayıcıların ve protokollerin gücünü mü artıracak?

Bugün hâlâ bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var: Restaking, Ethereum ve ötesindeki güvenlik ve sermaye yönetimi anlayışını kökten değiştiriyor. Ve bu değişimin hangi yönde ilerleyeceğini görmek, önümüzdeki yıllarda en heyecan verici gelişmelerden biri olacak.